28 Ocak 2011 Cuma

Sehven Yaşıyoruz, Sehven !

Son iki günün akılalmaz bombası "Sehven" tartışmaları gündeme damgasını vurdu !

Öncelikle bilmeyenler için ne anlama geldiğine bir bakalım şu "Sehven" kelimesinin. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde şöyle açıklanmış.

sehven    Ar. sehven 
zf. (se'hven) esk. Yanlışlıkla.
 Güncel Türkçe Sözlük 

Evet yanlışlıkla !

2008 yılında gözaltına alınan Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin, polislere teslim edilen cep telefonuna, ''delil yükleme ve suç yaratma'' eylemi gerçekleştirilerek Emniyet Genel Müdürlüğü Tarafından Sehven bir işlem yapıldığı itiraf edildi.

Siz bir insanı bir suçla isnadedip, suçu karara bağlanmadığı halde kaçabilir şüphesi ile demir parmaklıkların ardına atacaksınız, orada 2,5 yıldır tutacaksınız, sonra bu insanı suçlamak için kullandığınız delilin sehven ortaya atıldığını söyleyeceksiniz. Üstelik bu sehven değişikliğide Emniyet Genel Müdürlüğü açıklayacak !
Ne güzel değilmi ? İşte Günümüz Türkiyesinin İleri Adalet Dönemi arkadaşlar.

Şimdi birileri çıkıp canım bu bir şeyi değiştirmez, Altı üstü hizbu tahrir örgütünün telefonları, bu şahıslarla gerçekleştirilen 139 görüşme yanlışlıkla telefona atılmış diyecektir.
Yahu bir adli delil, el konulduktan sonra bu adli delile sehven bir bilginin yüklenmesinin vahametinden bi habermisiniz siz ? 

Ne demek bu ! 

Birileri çıkacak sizi suçlayan bir delili alacak, sizin ve avukatlarınızın bilgisi dışında, sizin hayatınızı mahvedecek varolmayan, delil özelliği taşıyan bir takım bilgiyi sizin telefonunuza yükleyecek. Bu Suçtur arkadaşlar üstelik Maddi İftira Suçudur ve 5 yıldan 12 yıla kadar cezası olan bir suçtur !

Peki kim işlemiştir bu suçu, delili muhafaza etmekle yükümlü emniyet güçlerimiz. Doğal olarak mecburen "sanık" olan teğmenimizin avukatı 3 emniyet mensubu hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Vahameti bir yana, bu olay hepimize şunu göstermiştirki, çeşitli vesilerle suçlanan ve silivride tutulan yada hakkında vergi kaçırdığı idda edilip mallarına el konulan iş adamlarımızın, aydınlarımızın  ve askerlerimizin de haklarında benzeri işlemlerin yapılmış olabileceği gerçeği ile karşı karşıyayız.

Çünkü bu suçlamaların hepsinin bir ortak yönü vardırki, oda suç isnadı sonrası delillerin bir araya getirilerek iddanamelerin oluşturulmasıdır.

Bu dikta rejimlerinin tasfiye sürecini hatırlatmıyormu sizlerede !

Ve bu bir ilk de değildir bugün manşetlere düşen bir başka sehven olayı daha ortaya çıkmış, Şantaj ve askeri casusuluk soruşturmasının bir numaralı şüphelisi Emekli Albay İbrahim Sezer'in telefon görüşmelerinin dökümünde, rus ajanı ve kadın satıcısı olduğu öne sürülen Vika isimli bir bayanın adının eklendiği ortaya çıkmıştır.

Habertürk'ün haberine göre, teknik takibi  yapan polis tarafından soruşturmayı yürüten savcı Fikret Seçen’e gönderilen, görüşme dökümlerinin yer aldığı iletişim tespit tutanağında tutuklu sanık Albay Sezer’in 14 Temmuz 2010’da Saffet Kaplan ile yaptığı telefon görüşmesinde Rus ajanı ve kadın satıcısı olduğu iddia edilen gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Vika isimli kadının adının geçtiği ve Sezer'in "Vika’ya uğrayacağım" dediği bilgisine yer verildi. Ancak Sezer itirazda bulunarak kadını tanımadığını  ve görüşmenin tekrar dinlenmesiniistemesi üzerine. Telefon kaydının tekrar savcı Seçen huzurunda dinlenmesiyle Sezer’in Vika adıyla söz konusu cümleyi söylemediğini ortaya çıkaran bu durum ikinci sehven vakasınında ortaya çıkmasına sebep oldu.

Arkadaşlar; Ordumuzun değerli mensupları, AKP muhalifi olduğu hepimizce bilinen bir çok aydınımız, ve kimbilir daha hangi masumlar bu ve benzeri ithamlar ve yaratılan deliller ile 2005 yılından beri özgürlükleri ellerinden alınmış bir şekilde demir parmaklıklar arkasında tutulmaktadır. Bu iki olay göstermektedir ki gerek ordu mensupları nezdinde Türk Silahlı Kuvvetlerine, ve aydınlarımız nezdinde Türk Siyasi Hayatına açıkça müdahale edilmekte ve bir takım toplumca yüz kızartıcı tabir edilen ağır suçlamalarda bulunarak Türk İnsanının bu kurumlara olan güveni sarsılmaya çalışılmaktadır.
Bugün Ordu ve basın susuturulmuş, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Dağıtılmış, HSYK ele geçirilmiş. Yargının pek çok kademesinde hem personel hem yasal anlamda değişikliklere gidilmiş ve bugün geriye kalan son direnek noktası olan ANAYASA MAHKEMELERİ de torba yasa kapsamında kadrolaştırılarak aradan çıkartılmak üzeredir.

Bu durum Laik, Demokratik, Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısının ve siyasal hayatının önümüzdeki Ana Yasa değişikliğinin gerçekleşmesine engel olamaması amaçlanarak yapılmaktadır. 
Seçimlerden sonra AKP kadrolarının, yine çoğunlukla iktidar haline gelmesi durumunda, artık aleni bir biçimde Tayyip Erdoğan diktatöryasının, bir daha yasal yada siyasal girişimlerle engellenemeyeceği gerçeği kabak gibi ortaya çıkmıştır.

Buna rağmen, halen Türk Vatandaşları derin bir gaflet uykusunda uyumaya devam etmektedir.

Lütfen silkinin ve uyanın ey milletim. Artık bu siyasi bir seçim sorunu olmaktan çıkmış Milli bir davadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder