paşalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
paşalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Bu Duyduğum Devrimin Ayak Sesleri Mi ?

Dün hayatım boyunca belkide en fazla heyecan duyduğum, uzun zamandır ilk defa umutlanabildiğim muhteşem bir gündü dostlar.

Peki neydi beni bu denli heyecanlandıran.

Son yıllarda gün geçmiyor ki milli kazanımlarımızı elimizden alan bir kanun hükmünde kararname çıkmasın, neredeyse gün geçmiyor ki ister ergenekon olsun ister balyoz, ister kimi bilmem ne bela bir soruşturma ile generallerimiz, subaylarımız, aydınlarımız yazarlarımız silivri yada hastal'a atılmasın, her gün birileri çıkıpda Atamıza dil uzatmasın.

Cumhuriyet heyecanı ve inancıyla yetişmiş bizler ülkemizi giderek bir karanlığa sürükleyen AKP 'nin ve suç ortaklarının sebep olduğu bunalımı her gün yaşamaktan ve hiç bir şey yapamamaktan giderek umutsuzluğa kapılmaya başladık.

Emperyalizmin bölgedeki taşeronu ve maşası olan Ak pak geçinen bir takım hainler ve yetmez ama evet diyecek kadar cehalet içerisindeki, çıkarlarına köle olmuş, kendilerini aydın sanan, Türk Milletinin kanını emmekten çekinmeyen sülükler şimdi de bu milleti başı belli ama sonu belirsiz bir savaşın içine çekmek için canla başla uğraşmaktalar.

Bir yandan ülkenin bölünmesi yolunda BDP ile flört etmekten çekinmeyen baş bakan...

Son çıkartılan adalet yasası ile PKK'lı KCK sanıklarının, ülkesini savunmuş bu uğurda kurban vermiş subaylarımızın - paşalarımızın tutuklu olarak yargılanırken salıverilmesi ve benzeri ardı arkası kesilmeyen olayların Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin lavedildiğini artık ayan beyan ortaya koyduğu bu günlerde biz Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Laik Türkler toplumun vurdum duymazlığı ve sessizliği karşısında karamsarlığa kapılmaktan başka ne yapabilirdik ki ?

Ama dün öyle insanlar ile tanıştım ki tüm umutsuzluğum, tüm kararsızlığım buhar olup kayboldu.

TGB Kısaltması ile tanıdığımız Türkiye Gençlik Birliği başkanı ve Ankara temsilcileri idi tanıştığım insanlar.

Kendilerinden öyle emin ve öyle kesin duruşları vardi ki; karşımda 1919'un kahramanları duruyor sandım bir an.

Bilgiliydiler, yalnızca bilgilimi ? Elbette hayır çok ama çok donanımlıydılar, sınırsız bir farkındalık içerisinde son on yılın muhesebesini yapmış, vatanın artık müdafa edilmesi noktasına gelindiğini, artık mücadelenin kaçınılmaz olduğunu ve kendilerinin bu mücadeleyi demokratik bir ortamda sürdüreceklerini, gerektiğinde ise vatan savunmasında fiilen yeralmaktan çekinmeyeceklerini dile getirmekten korkmuyorlardı.

Yüz binlerce genciz diyordu ve sizin gibi çalışmak zorunda olan aileleri bulunan ve mücadeleye fiilen katkıda bulunamayacak ama davaya gönül veren yüzbinler var. İçlerinde koministler, sağcılar, solcular, laikler, liberaller, islamcılar, milliciler, ulusalcılar var diyordu karşımda 26 yaşında bir genç.

İnanın uzun zamandır duyduğum en güzel sözlerdi bu sözler.

"Türk Devriminin temeli sağlam atılamamış demek ki" diyerek devam ediyor, "ama bu defa biz o temelin çivilerini öyle derine çakacağız ki bir daha asla kimsenin gücü sarsmaya yetemeyecek diye" ekliyordu hemen.

"Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyeti gerekirse tekrar kuracak, Atatürk İlke ve İnkılaplarını ebedi kılacağız" diyerek tamamlıyordu sözlerini.

Sözünü bölmek yada kesmek bir yana nefes almaya bile korktum, susmasın; kalbimin açlığını çektiği o sözlerine devam etsin diye.

Karşımda devleşen ve Atanın gençliğe hitabında işaret ettiği o yılmaz, yıkılmaz iradeyi görmek heyecandan titrememe sebep oldu.

Oysa bizler gençerimize olan inancımızı çoktan yitirmiştik. Bu gençlik mi ? bizi kurtaracak diyorduk.

Daha dün CHP'nin duayenlerine gençler nerde, nerde çocuklarınız, yeğenleriniz, torunlarınız diye soruyordum.

Şimdi o gençlerden biri karşıma çıkmış 1919'un coşkusuyla Mustafa Kemalin Askerleriyiz diyordu...

"Bizler Türk Devriminin Yeni Devrimcileriyiz... Umutsuzluğa Kapılmayın Yarım Kalan Devrimimizi Bizler Tamamlayacağız" dergibiydiler.

Ve orada öyle bir şey gördüm ki tüm bu sözleri mühürlemek istercesine kendiliğinden oluverdi...

Lise 2. sınıf bir çocuk, annesi ile gelmiş TGB ye katılmak istediğini söylüyordu ! Tıpkı 26 yaşındaki ağabeyi gibi inanarak ve adanmışlıkla oradaydı.

Annesine sordum korkmuyormusunuz diye ? "Vatan elden giderse bu çocuklar ellerinde silah cephelerde olmak zorunda kalmayacak mı ?" der gibi baktı anlamlı ve derinden... Ama gözlerinde korkunun esamesi bile yoktu, genç "hayır !" dedi "Kormuyorum Atam Bana Birinci Vazifemin Türk İstiklalini Türk Cumhuriyetini İlelebet Muhafaza ve Müdafa Etmek Olduğunu Söylüyor" diyor ve başı dimdik yukarda, heyecanlı, biraz vakarlı ama kendinden emin ağabeylerinin söylediklerini can kulağıyla dinliyordu.     

Utandım o an. Ailemin başına bir şeyler gelmesin, oğlum babasız - karım kocasız kalmasın diye korkarak yazmaya bir yıldır ara verdiğimi hatırlayıp utandım.

Hemde çok utandım...Taş çatlasın 15 -16 yaşlarındaki bir çocuğun cesaretine sahip olamadığım için utandım. Utandım çünkü bilgim ve imkanım olduğu halde olup bitene bir yıldır sesimi çıkartmayıp sustum.

Bu gençler yüreğimden silinip giden o ateşi yeniden yaktılar sanki. 

Dün bir avuç genç sayesinde Yahya Kemalin akıncıları gibi "çocuklar kadar şendim".

Tek fark; kulaklarımdaki atların nal sesleri değil, yaklaşan Mustafa Kemal Devriminin ayak sesleriydi sanki.